Ruhsal farkındalık “Kendini Bil” bizi kendimizi düşünmeye davet ediyor; kendimize bakmak ve gerçek doğamızı anlamak ve bunu yaptıktan sonra gerçek doğamızı yaşamak. Ama gerçek doğamız nedir?
Biz sadece bu dünyaya birlikte geldiğimiz, zamanla yaşlanan ve öldükten sonra kuruyan beden miyiz? Sadece ölüm anında buharlaşmak için entelektüel arayışlarla kurnazlaşan zihinler miyiz?

Hava durumu kadar sık değişen duygularımız mıyız? Yoksa “kendimiz” için çok daha fazlası mı var?
Gerçek benliğimizi tanımlayan daha sabit, daha güçlü bir şey var mı?
Azizler ve ruhsal Üstatlar, çok eski zamanlardan beri, bize fiziksel gözlerimizle gördüğümüz bedenden, zihnimizden veya duygularımızdan çok daha fazlası olduğumuzu hatırlatmaya geldiler.
Ruhsal Farkındalık
Bize gerçek benliğimizin ruh ya da can olduğunu söylerler. Bize ruhun Yaratıcı’nın Tanrı’nın bir parçası olduğunu ve bedeni canlandıran, bize hayat veren, bizi harekete geçiren Güç olduğunu söylerler. Bu Güç bizi terk ettiğinde beden hareketsiz hale gelir ve biz ölü ilan ediliriz. Azizler ayrıca bize her birimizin gerçek doğamızı deneyimlemenin bir yolu olduğunu söyler.
Bu entelektüel bir arayış değil, gerçek benliğimizle ilgili doğrudan bir deneyime sahip olabileceğimiz bir uygulamadır.
Şu anda uykudayız ve bu hakikatten habersiziz. Ruhsal olarak farkında olmak, ruh olarak gerçek doğamıza uyanmak, gerçek benliğimizi deneyimlemektir.
Maneviyat, gerçek benliğimizi keşfetme sürecidir. Normalde algının ancak bedensel duyu organlarımız aracılığıyla mümkün olduğunu düşünürüz. Bununla birlikte, ruhsal olarak farkında olduğumuzda, ruhla algılayabileceğimizi kabul ederiz.